Bazı okuyucular bu haberdeki ifadeleri rahatsız edici bulabilir.
Gönüllü olarak son nefeslerini beraber vermeye karar veren Jan ve Els, işlemin üç gün öncesinde Hollanda’nın kuzeyindeki Friesland’de kampçı minibüslerini güneşli bir marinaya park ettiler.
Evliliklerinin büyük bir bölümünü bir karavan ya da teknede, hareket halinde geçirmişlerdi zaten.
70 yaşındaki Jan, karavanın şoför koltuğunda, hiç dinmeyen sırt ağrısını rahatlatabilen tek pozisyonda, tek bacağını kalçasının altına kıvırmış bir şekilde oturuyordu.
71 yaşındaki karısı Els, demans hastasıydı ve artık cümle kurmakta zorlanıyordu.
Ayakta durmakta zorlanmadığını göstermek isteyen Els vücuduna işaret ederek “Bak burası iyi” derken, sonra da başına işaret edip “Burası korkunç” dedi.
Çift anaokulunda tanıştıktan sonra ömürleri boyunca birbirlerinin yaşamına ortaklık etti.
Deniz, botlar ve yelkenciliğe olan ortak tutkuları, beraber geçirdikleri yılları şekillendirdi.
Els, bir oğlan çocuk doğurdu. (İsmini vermek istemediği) Oğlu yatılı okulda okurken, tatil dönemlerinde anne ve babası ile beraber, sahip oldukları yüzen evde vakit geçirdi.
Ağır ağrı kesiciler işe yaramamaya başladı
Çift bir süre denizden yük ticareti yapsa da, işi nedeniyle on yıllardır ağır yük kaldıran Jan, ciddi bel ağrıları yaşamaya başladı.
Bir süre sonra karaya taşınıp karavanda yaşamaya başladılar.
Jan 2003’te belinden ameliyat olsa da iyileşemedi. Aldığı ağır ağrı kesiciler işe yaramamaya başladı. Els bu arada öğretmenlik yapmakla meşguldü.
Zaman zaman ötanazi konusunu açtılar. Jan, ailesine bu fiziksel kısıtlamalarla uzun yaşamak istemediğini açıkladı. İşte bu zamanlarda çift, Hollanda’daki “ölme hakkını” savunan kuruluş NVVE’ye katıldı.
Jan, “Çok fazla ilaç alınca zombi gibi yaşıyorsun. Hem ağrılarım, hem Els’in hastalığı varken, buna son vermemiz gerektiğini düşündüm” diyordu.
ağrı kesiciler işe yaramamaya başladı
Çift bir süre denizden yük ticareti yapsa da, işi nedeniyle on yıllardır ağır yük kaldıran Jan, ciddi bel ağrıları yaşamaya başladı.
Bir süre sonra karaya taşınıp karavanda yaşamaya başladılar.
Jan 2003’te belinden ameliyat olsa da iyileşemedi. Aldığı ağır ağrı kesiciler işe yaramamaya başladı. Els bu arada öğretmenlik yapmakla meşguldü.
Zaman zaman ötanazi konusunu açtılar. Jan, ailesine bu fiziksel kısıtlamalarla uzun yaşamak istemediğini açıkladı. İşte bu zamanlarda çift, Hollanda’daki “ölme hakkını” savunan kuruluş NVVE’ye katıldı.
Jan, “Çok fazla ilaç alınca zombi gibi yaşıyorsun. Hem ağrılarım, hem Els’in hastalığı varken, buna son vermemiz gerektiğini düşündüm” diyordu.
Son vermek istediği ise yaşamıydı.
İki doktor testlere tabi tutuyor
Els 2018’de öğretmenlikten emekli olduğunda erken demans semptomları gösteriyor ama doktora gitmek istemiyordu. Belki de babasının Alzheimer’dan ölümüne tanık olduğu içindi.
Kasım 2022’de demans teşhisi konduğunda, doktorun muayenehanesinden öfkeyle kapıyı çarpıp çıktı. Eşi ve oğlunu içeride bıraktı.
Els hastalığının düzelmeyeceğini öğrendiğinde, o ve eşi Jan, ikisinin beraber hayatına son vermesini, bir diğer adıyla ikili ötanazi seçeneğini oğullarıyla konuşmaya başladılar.
Hollanda’da eğer biri gönüllü olarak talepte bulunursa ve fiziksel ya da ruhsal olarak acı çekiyorsa, aynı zamanda doktor kontrolünde düzelmeyecek ve “katlanılamaz” seviyede bir rahatsızlıkları varsa, ötanazi ve hekim destekli intihar yasal kabul ediliyor.
Bu talepte bulunan her insan, iki doktor tarafından testlere tabi tutuluyor. İkinci doktor, birincinin değerlendirmelerini kontrol ediyor.
Ülkede 2023’te toplam 9 bin 68 kişi ötanazi ile yaşamına son verdi. Bu da toplam ölümlerin yüzde 5’i.
Rotterdam’daki Erasmus Tıp Merkezi’nden yaşlılık hastalıkları uzmanı ve ahlakbilim uzmanı Dr Rosemarijn van Bruchem, çoğu doktorun demans hastası bir kişiye ötanazi yapmayı düşünmek bile istemediğini söylüyor.
Bu çekinceler, ötanazi verilerine de yansıyor.
Nitekim 2023’te ötanazi ile yaşamına son veren binlerce kişiden 336’sı demans hastasıydı.
Dr. van Bruchem’e göre, özellikle demansın ilk yıllarında, hastalığın nasıl ilerleyeceğinin bilinmemesi nedeniyle hastalar yaşamına son vermeyi düşünmeye başlayabiliyor.
“Önemli bulduğum şeyleri yapamayacak hâle gelecek miyim? Ailemi tanıyamayacak hâle gelecek miyim?” gibi sorular akıllarına geliyor.
Jan ve Els, aile doktorlarının bu sürece dahil olmayı istememesi üzerine, mobil bir ötanazi kliniği olan "Centre of Expertise on Euthanasia" ile temas kurdu.
Aldıkları taleplerin ortalama üçte birini kabul eden kurum, geçen yıl Hollanda’daki destekli ölümlerin yüzde 15’ini gerçekleştirdi.
Daha önce başka bir çifti reddetti
Doktorlar, bu gibi çift ötanazilerinde, partnerlerden birinin diğerini etkilemediğinden emin olmalı.
Örneğin şu ana dek iki farklı ikili ötanazide bulunan Dr. Bert Keizer, daha önce bir başka çiftin talebini reddettiğini söyledi.
Dr. Keizer, hastanın eşini ikna ettiğinden şüphelenince kadınla tek başına konuştu; “Kadının geleceği için birçok hayali vardı” diyen Dr. Keizer, kadının ağır hasta olan eşiyle beraber ölmek istemediğini anladı.
Ötanazi süreci durduruldu; adam doğal yollarla öldü, eşi ise halen hayatta.
Hollanda’da ötanazi konusunda eleştirel yaklaşımı ile bilinen, Protestan Teoloji Üniversitesi’nde sağlık konusundaki etik tartışmalar üzerine çalışan bir profesör olan Dr. Theo Boer, palyatif bakımın iyileştirilmesi halinde bu gibi uygulamalara olan ihtiyacın azalacağını düşünüyor.
Dr. Boer, özellikle ülkenin eski başbakanlarından birinin eşiyle beraber ötanazi ile ölmeyi seçmesi üzerine dünyada gazete manşetlerine bu haberin yansıdığını hatırlattı ve “Geçtiğimiz yıl onlarca çift ötanazi vakası gördük ve genel olarak birlikte ölmeye yönelik bir ‘kahramanlaştırma’ eğilimi var” dedi.
"Ben hayatımı yaşadım"
Jan ve Els belki de yıllarca karavanlarında yaşayabilirdi.
Peki çok erken ölmüş olacaklarını düşündüler mi?
Els bu soruya “Hayır, öyle düşünmüyorum” diye yanıt verdi. Kocası da, “Ben hayatımı yaşadım. Artık daha fazla ağrı istemiyorum. Yaşamış olduğumuz hayat tarzı için artık yaşlandık. Buna bir son verilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Bir başka mesele daha vardı.
Doktorları, Els’in hâlâ ölmek isteyip istemediği yönünde karar verecek kapasitede olduğunu, ancak demans hastalığının ilerlemesi halinde bunun değişeceğini vurguluyordu.
Bu yaşananlar Jan ve Els’in oğulları için de hiç kolay değildi.
Ötanazi randevusundan bir gün önce, Jan, Els, oğulları ve torunları beraber vakit geçirdiler.
Jan, oğluna karavanın tuhaf özelliklerinden bahsetti ve satılacak hale getirmesi için bazı tavsiyelerde bulundu.
Oğulları ise o günü şu sözlerle anlattı:
“Sahilde annemle yürüyüşe çıktık. Çocuklar oyun oynadılar, şakalar yapıldı. Çok tuhaf bir gündü. O akşam yemeğinde, son kez bir arada yemek yiyişimizi izlerken gözlerim doldu.”
Randevu günü bakımevinde sadece Jan ve Els’in oğulları ve gelinleri değil, çiftin en yakın arkadaşları, kardeşleri de toplandı.
Doktorları gelene kadar, iki saat anılarından bahsettiler.
Jan için, Beatles’ın Now and Then şarkısını çaldılar; Els içinse, Travis’in Idlewild şarkısını.
Oğulları, “Son yarım saat bizim için çok zordu. Doktorlar geldi ve her şey bir anda oldu” diye anlattı.
Els van Leeningen ve Jan Faber, doktorların verdiği ölümcül ilaçlar sonucu, 3 Haziran 2024 Pazartesi günü beraber öldüler.
Oğulları, henüz karavanlarını satışa koymadı; eşi ve çocuklarıyla bu karavanda tatile gitmeye karar verdi:
“Elbet bir gün karavanı satacağım. Önce ailemle burada anılar biriktirmek istiyorum.”