Dünya Bankası verilerine göre, İtalyan bankacılık sistemi içerisinde 2015 yılı itibariyle ödenmeyen kredilerin toplam krediler içindeki oranı yüzde 18’e kadar çıktı. Avrupa’daki analistler şimdiden İtalyan bankacılık sistemindeki krizin Avrupa’ya yayılma olasılığının risk analizleri üzerinde çalışıyor.
-“Düşük büyüme ve artan işsizlik”
İtalyan bankacılık sisteminin krize doğru ilerlemesini sebeplerini anlamak için 2008 finans krizine yeniden bakmak gerekiyor. İtalyan bankalarının toplam kredileri içinde sorunlu kredilerin oranı 2008 yılında sadece 6,28 oranındaydı. Bu oran 2009’da yüzde 9,45’e, 2010’da yüzde 10’a, 2011’de yüzde 11,7’ye, 2012’de yüzde 12,7’ye, 2013’te yüzde 16,5’e, 2014’te ve 2015’te yüzde 18’e yükseldi. Bankalar kredi musluklarını açsa da, İtalya ekonomisi aynı dönemde beklenen büyümeyi gösteremedi. Yine Dünya Bankası verilerine göre, İtalyan ekonomisi 2008 yılında yüzde 1,07, 2009’da ise yüzde 5,51 oranında daraldı. 2010 yılında baz etkisiyle yüzde 1,68 büyüse de 2011’deki büyümesi sadece 0,7 oranında kaldı. 2012’de İtalyan ekonomisi yine zor bir yıl geçirdi ve ekonomi yüzde 2,87 oranında daraldı. İtalyan ekonomisi 2014’e gelindiğinde yüzde 0,37 oranında daraldı. 2015 yılındaki büyüme ise sadece yüzde 0,64 seviyesindeydi. Kısacası bankaların kredi musluklarını alabildiğine açık tuttuğu yıllarda İtalyan ekonomisi ya daraldı ya da düşük büyüme gösterdi.
Öte yandan ekonomik daralma ve peşi sıra gelen düşük büyüme döngüsü içerisinde zorlanan İtalya’da, işsizlik oranı da son yıllarda hızla artış gösterdi. 2007 yılında yüzde 6,1 olan işsizlik oranı, 2015 yılında yüzde 12,5 ile rekor seviyeye ulaştı. İtalyan Ulusal İstatistik Enstitüsü (ISTAT) verilerine göre, ülkede gençler arasındaki işsizlik oranı, 2014 yılının mart ayında yüzde 43,52 ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu yılın haziran ayı itibariyle bu oran yüzde 36,54 seviyesine gerilese de, ülkenin genç nüfusundaki işsizlik hâlâ endişe verici boyutta.
Londra merkezli Euroasia Group Analisti Federico Santi yakın zamanda yayımlandığı bir bilgi notunda, İtalya’daki bankacılık krizinin Avrupa’nın önündeki en büyük risk olduğunu belirtti. Santi “İtalya’daki durumu ve bunun Avrupa’nın geri kalanına yayılma olasılığını en büyük makro ekonomik risk olarak görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
- ‘Avrupa’nın yeni baş ağrısı’: İtalyan bankaları
Geçtiğimiz ayın sonunda, İtalyan bankaları arasında zincirin en zayıf halkası olarak görülen, dünyanın en eski bankası Monte dei Paschi di Siena, JP Morgan, Goldman Sachs ve Deutsche Bank’ın dahil olduğu konsorsiyum ile ‘yeniden sermayelendirme’ konusunda anlaştı. Uluslararası basına sızan anlaşma kapsamında, konsorsiyumun Eylül ayının sonuna kadar, Banca Monte dei Paschi di Siena’nın (BMPS) sorunlu kredilerine karşılık 5 milyar avroluk finansman sağlaması planlanıyor. Öte yandan Londra merkezli analistler, zaten riskli olarak gördükleri bankaya yatırımcıların daha fazla yatırım yapmaktan uzak durabileceğini düşünüyor.
Londra merkezli Oxford Economics’in Kıdemli Avro Bölgesi Analisti Bronka Rzepkowski “Avrupa’nın yeni baş ağrısı İtalyan bankaları. Riskler şu anda oldukça yüksek. İtalya’da büyüme oranının kronik şekilde çok düşük olmasından dolayı krediler geri ödenemiyor. Düşük büyüme, bankacılık sektörünü şoklara karşı kırılgan hala getirdi” dedi.
Rzepkowski, Banca Monte dei Paschi di Siena’nın (BMPS) yeniden sermayelendirmesi yönündeki anlaşmaya ilişkin olarak, “İtalyan bankasına bu sermayenin verileceği garanti değil. Bankacılık sistemi zaten hali hazırda olukça riskli,” ifadesini kullandı.
- Renzi ‘kurtarma paketi’ hazırlayabilir mi?
Özellikle İngiltere’nin Avrupa Birliği referandumunda Birlik’ten çıkma (Brexit) kararı almasının ardından, İtalyan bankalarının hisselerindeki satışlar hız kazandı. İtalya Başbakanı Mattio Renzi’ye yakın kaynakların geçen ay uluslararası medyaya sızdırdığı bilgilere göre İtalyan hükümeti, bankacılık krizinin çözümü için 40 milyar avro civarında bir kurtarma paketi hazırlayabilir.
Öte yandan Avro Bölgesi içinde, finans krizinin ardından, bankaların halktan toplanan vergilerle kurtarılması konusunda, engelleyici bir takım ek düzenlemeler yürürlüğe konuldu. 2016'nın başından itibaren yürürlüğe giren Banka Kurtarma ve Çözümleme Planı, kamu kaynaklarının özel bankalara aktarılmasından önce, söz konusu bankaların kreditörlerinin elini taşın altına koyup alacaklarının bir kısmından feragat etmesini öngörüyor. Bu düzenlemeler, Ekim ayında anayasa referandumuna gidecek Renzi’nin ‘kurtarma paketi’ hazırlamasını da zorlaştırıyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) da Haziran ayında, ‘hasta' bankalarını bir an önce sağlığa kavuşturması için İtalya'yı uyarmıştı. IMF'nin İtalya raporunda, “İstikrarı sağlayıp ekonomik düzelmeyi rayına oturtabilmek için finans sektöründe reform yapılmasının belirleyici olacağı” ifadelerine yer verilmişti.
Yakın zamanda CNN’de Christine Amanpour’un sorularını yanıtlayan İtalyan Başbakan Renzi konuya ilişkin olarak, “Müşterilerin ve vatandaşların güvenliğini sağlamak için gereken her şeyi yapmaya hazırız. İtalya gerektiğinde bankaların ve müşterilerinin güvenliğinin sağlanması konusunda, Avrupa’nın kurumlarıyla çalışmaya hazırdır” ifadelerini kullandı.
Geçen ay Avro Grubu Başkanı ve Hollanda Maliye Bakanı Jeroen Dijsselbloem ise İtalyan bankalarının sorunlu kredileriyle ilgili yapabilecekleri fazla bir şey olmadığını, İtalya’nın bankacılıkta kurallara uygun davranması gerektiğini belirterek “Bence bu durum akut bir kriz değil” ifadesini kullanmıştı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ise şimdilik elini ateşe sokmak istemiyor. Merkel ikinci bir Yunanistan krizi ile karşılaşmamak için, şimdilik piyasaları sözlü olarak yönlendirmeyi tercih ediyor. Geçen ay İtalyan otoriteleri ile görüşen Merkel, Avrupa maliye bakanlarının toplantılarda konuyu ele aldığını bildirirken “Ortada bir kriz gelişmesi görmüyorum. Görüşmelerde, sorunun çözüleceğine ikna oldum” ifadelerini kullanmıştı.