İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca bu yıl ikincisi düzenlenen "Bab-ı Ali Okulunda: 21. Yüzyılda Dezenformasyon Tehdidi ve İletişim Stratejileri" programının son dersi yapıldı.

Sosyal bilimler alanındaki lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yönelik, 18 hafta süren ve 25 konuşmacının yer aldığı, yüz yüze ve çevrim içi derslerle gerçekleşen eğitim programının kapanış dersi, İletişim Başkanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğünde yapıldı.

İletişim Başkanlığı İstanbul Bölge Müdürü Efe Murat Erbaş'ın moderatörlük yaptığı programda, Türkiye'de özellikle son dönemlerde yaşanan kadın ve çocuk cinayetlerinin medyada işlenişi, dezenformasyon ve etik çerçevesinde ele alındı.

Programın son dersini Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zakir Avşar, "Dezenformasyon ve Etik: Kadın ve Çocuk Cinayetlerinin Türk Basınında Ele Alınış" başlıklı konuşmasıyla öğrencilere aktardı.

Dezenformasyonun yıkıcı ve kötü olduğunu, habere, haberciye ve topluma zarar verdiğini kaydeden Avşar, habercinin, hakikat ve topluma yararı olacak olayın mücadelesini verenler olduğunu belirterek, "Biz bugün ne yazık ki haberin yıkıcılığıyla karşı karşıyayız. Oysa biz, güzelleştirsin, iyileştirsin, bizi iyi bir yere doğru götürsün, kötülüklerden uzak tutsun diyoruz. Ne yazık ki öyle haberlerle karşılaşıyoruz ki o haberlerle her gün yıkılıp, yok oluyoruz, eriyoruz, inciniyoruz. Hatta insanlığımızdan utanır hale geliyoruz. Gazetecilik mesleğini seven, ilgi duyan, yapmak isteyen, yapan insanlara düşen vazife hakikati yüceltmektir. Hıza ve rekabete rağmen haberin namusunu korumak durumundayız." ifadelerini kullandı.

Kar yağışıyla beyaza bürünen Erzurum’un tarihi mekanları dronla görüntülendi Kar yağışıyla beyaza bürünen Erzurum’un tarihi mekanları dronla görüntülendi

Gençlere, doğru haber verme mücadelesinin öneminden de söz eden Avşar, geleneksel ve yeni medya arasındaki farkları anlattı.

Sansür kavramına da değinen Avşar, "Yayıncının kendi kendine yapmış olduğu denetim sansür değildir, onun adı özdenetimdir. Yayından sonra idari otoritenin de, yargının da yapmış olduğu denetim sansür değildir. Yayın öncesinde denetimi eğer meslekten, o yapının içinden insanlar yaparsa biz ne sansürden, ne baskıdan ne de insanın hak ve özgürlüklerine yönelik kısıtlamadan bahsederiz." ifadelerini kullandı.

Gençlere, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (SAV) hayatını okumaları tavsiyesinde bulunan Avşar, ahlaki değerlerin habercilikteki önemini kaydetti.

Medyanın çoğaltan etkisi olduğunu dile getiren Avşar, her medyanın mesajının kurgusal olduğunu belirtti.

Sosyal medyada herkesin yayıncı haline dönüşebildiğini söyleyen Avşar, bu duruma etkileşim de eklenince her şeyin kontrolden çıktığına, "Narin haberciliğinin" her açıdan görüldüğüne vurgu yaptı.

Öznesi çocuk olan olaylara ekstra özen gösterilmesi gerektiğini kaydeden Avşar, "Haberi vereceğiz, önce vereceğiz, hakikati vereceğiz. Bunun dışında bir çaba olmayacak. Masum bir bedenin üzerine ne çok şey giydirmeye çalıştılar. Taşıyamayacağı başka yükler yükleme çabası içine girdiler. Rejim, sistem tartışması, partiler, siyaset... O yüzden sorumluluğumuz çok büyük." dedi.

Ekran bağımlılığına da değinen Avşar, ebeveynlerin sorumluluklarından söz ederek, medya okuryazarlığının önemine dikkati çekti.

Öğrencilerden gelen soruları da yanıtlayan Avşar, internete gelen erişim yasaklarıyla ilgili devletin denetim ve yaptırımlarının elzem olduğunu kaydetti.

Kadına şiddet haberleri özelinde aktarılan detaylarla ilgili de Avşar, acıların suistimalinin yapılmaması gerektiğini, böyle durumların toplumsal travmalara yol açtığını vurguladı.

Kaynak: aa