Küresel finans merkezleriyle ilgili raporlar hazırlayan Z/Yen Group'un son araştırmasına göre, New York'u geride bırakarak dünyanın en büyük küresel finans merkezi olan Londra, Brexit'in yarattığı belirsizlikleri azaltmak isteyen bazı finans şirketlerinin buradaki operasyonlarını taşıma ya da küçültmeyi değerlendirmesi ile karşı karşıya... 

Bu konuda İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney'in Brexit durumunda bazı finans kuruluşlarının Londra'dan çıkabileceği uyarısı basına yansırken, kararın referandumla resmiyet kazanmasının ardından JPMorgan Chase, ülkedeki binlerce çalışanını Avro Bölgesi'ndeki diğer şubelere taşıyabileceğini açıklayan ilk kuruluş oldu.

Bunu fırsat bilen Paris, Frankfurt, Lüksemburg ve Dublin gibi finans merkezleri, İngiltere'den çıkmayı veya ülkedeki faaliyetlerini azaltmayı düşünen finans şirketlerini çekme yarışına girerken, son yıllarda hukuki altyapısını uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmesinin yanı sıra teknolojik altyapısını yenileyen, sukuk, gayrimenkul yatırım fonu ve risk sermayesi fonları gibi çok sayıda yeni araç ve finans kurumuna ilişkin düzenlemeleri tamamlayan İstanbul da, yeni dönemde potansiyeli en yüksek kentlerden biri olarak öne çıkıyor. 

Konuyla ilgili AA muhabirlerine değerlendirmelerde bulunan ekonomi aktörleri de finans merkezi konusunda yüksek potansiyel taşıyan İstanbul'un Brexit'in ardından ön plana çıkmasını beklediklerini ifade ediyor.


"İstanbul ilk akla gelen alternatif adaydır"

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, İstanbul'un finans merkezi olmasıyla ilgili çalışmalarının Brexit'ten bağımsız olduğunu ve bu konuda emin adımlarla ilerlediklerini ifade ederek, "Varlık barışı yoluyla sermayenin Türkiye'ye çekilmesi, altyapının İstanbul'da oluşturulması ve yatırım yapılabilecek yeni argümanların devreye sokulması sürecini şu anda yürütüyoruz." dedi.

 Bu amaca yönelik kararlarını istikrarlı ve inançlı bir şekilde sürdürdüklerini kaydeden Canikli, "İstanbul'un finans merkezi olma potansiyelinin büyümesi her geçen gün daha da iyileşiyor. Brexit'ten sonra İngiltere açısından ekonomik alanda bir boşluk olacaktır. Londra, finans merkezi olma noktasında bir takım erozyonlarla karşı karşıya kalabilecek." ifadelerini kullandı.

Canikli, İngiltere'nin, AB ile Gümrük Birliği gibi mekanizmalarını devam ettirse dahi zayıflama olgusunu ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti: 

"Yani İngiltere, AB'den ayrılmakla hakim olduğu pazarın alanını daraltmıştır. Bu reel bir sonuç olarak karşımızda duruyor. Bu durum, bütün yatırımcı ve sermayecilerde bir algı değişikliğine gidecektir. Yeniden değerlendirme hususunu gündeme getirecek. Yeni durumda İngiltere'nin gücü nedir, ne olacaktır noktasında bir boşluk ortaya çıkacak. İstanbul zaten bu boşluğa aday... Bu ve buna benzer bütün boşluklar için doğal, hatta tek aday. Risklerin dağıtılması amacıyla yumurtaların farklı sepetlere konulması anlamında bir talep gündeme geldiğinde İstanbul ilk akla gelen alternatif adaydır. Saldırıların altında yatan nedenlerden bir tanesi de budur."

Türkiye'nin bunu sağlayacak altyapıyı bütün alanlarda yürüttüğünü belirten Canikli, "Sadece finans merkezinin fiziki alanı değil, tüm şehrin alanı ve yaşam biçimleri çalışmaları yürütülüyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın ve konjonktürün de bunda büyük etkisi olduğunu kabul etmek gerekiyor. Brexit, İstanbul'un küresel finans merkezi olma yolundaki hedefine bir miktar katkı sağlayabilecek. Orada bir ivmeye yol açabilecek." diye konuştu. 


 "Körfez sermayesi ve bazı şirketlerin merkezlerinin İstanbul'a yönelmesi mümkün"

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben de küresel piyasalarla bütünleşik bir finansal sektörün varlığının ekonomik kalkınma için kritik öneme sahip olduğunu, bu gerçekten hareketle 2009 yılında başlatılan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Projesi'nin, bu konuya özel bir öncelik veren 10. Kalkınma Planı ile daha da ivme kazandığını söyledi.

Akben, yatırım ortamının iyileştirilmesi, finans ürünleri üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve varlık barışı yoluyla yurt dışındaki varlıklarını Türkiye'ye getirecek kişilere kolaylıklar sağlanması gibi politikaların İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi haline gelmesi sürecine önemli katkılar sağlayacağını dile getirerek, uluslararası konjonktürün de gelecek dönemde İFM için yeni fırsatlar sunabileceğini bildirdi.

Özellikle gelişmiş finansal piyasalara yönelik endişelerin hala tam olarak giderilememiş olmasının, bu piyasalarla güçlü bağlara sahip, aynı zamanda Orta Doğu, Körfez, Doğu Avrupa ve Afrika ülkeleri gibi geniş bir hinterlanda hitap eden jeostratejik durumun İstanbul için önemli avantajlar sağladığını kaydetti. 

Akben, İngiltere'de yapılan referandumun AB'den çıkma yönünde sonuçlanmış olmasının gerek İngiltere ve AB açısından belirsizlikleri artırması gerekse Londra'nın cazibesini azaltması nedeniyle İstanbul açısından yeni fırsatları gündeme getirebileceğini, bu çerçevede Körfez sermayesi ve bazı şirketlerin merkezlerinin İstanbul'a yönelmesinin mümkün olabileceğini söyledi.

Akben, "Bu genel görünüm ışığında, 3. havaalanı, 3. köprü ve diğer önemli altyapı projeleri, ekonomik ve siyasi istikrarın devam etmesi ve İFM programının tutarlı ve kararlı bir şekilde uygulanmaya devam edilmesiyle Küresel Finans Merkezleri Endeksi itibarıyla halihazırda 45' inci sırada olan İstanbul'un, 2023 yılına kadar 25'inci sıraya yükselerek dünyanın belli başlı finans merkezlerinden birisi haline gelmesi muhtemeldir." şeklinde konuştu.


"Yeni dönemde Türkiye, küresel sermayenin önemli ev sahiplerinde biri olacak"

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş ise hükümetin İstanbul'u bir finans merkezi yapma konusunda son yıllarda önemli adımlar attığını belirterek, finans merkezlerinin genellikle "bankacılık", "sermaye piyasaları" ve "sigortacılık" sacayakları üzerinde geliştiğini, söz konusu sektörlerin birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olduğunu söyledi. Ertaş, "Bu sektörlerden birindeki yavaşlama diğer sektörlerdeki ilerlemeyi de yavaşlatıcı etkiye sahiptir. Bu bilinçle ülkemiz de 3 sektörü eşzamanlı olarak yukarı çekmenin ve küresel merkezlerden biri yapmanın gayreti içindedir." dedi.

Ertaş, küresel finans merkezi olmanın, uluslararası standartlarda hukuki altyapıdan en ileri teknolojik altyapıya, finansal okuryazarlıktan yetişmiş iş gücüne, modern ulaşım sistemlerinden on binlerce beyaz yakalıyı istihdam edecek fiziki altyapıya, coğrafi konumdan ekonomik istikrara kadar çok sayıda bileşeni olduğunu ifade etti.

Brexit sonrası dünyanın bir numaralı finans merkezi olan Londra'nın geleceğinin tartışıldığını anımsatan Ertaş, şunları kaydetti:

"İngiltere'nin Brexit kararından sonra finans merkezlerindeki yoğunlaşmanın azalacağı, Frankfurt, Paris, Amsterdam ve İstanbul gibi yeni finans merkezlerinin belirli alanlarda ön plana çıkacakları yeni bir sürecin içine girmiş gözüküyoruz. Yeni dönemde potansiyeli en yüksek şehirlerden biri de İstanbul'dur. Sermaye piyasaları olarak, son yıllarda hukuki altyapımızı tamamen uluslararası standartlarla uyumlu hale getirdik, teknolojik altyapımızı yeniledik, sukuk, gayrimenkul yatırım fonu ve risk sermayesi fonları gibi çok sayıda yeni araç ve finans kurumuna ilişkin düzenlemelerimizi tamamladık.

Faizsiz finansal araçlar başta olmak üzere pek çok alanda göreceli avantaja sahip olan İstanbul'un önümüzdeki dönemde uluslararası finans merkezleri arasında daha ön sıralarda yer alacağına inanıyoruz. Yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin yeni düzenlemeler bu süreci daha da hızlandıracaktır. Yeni dönemde Türkiye küresel sermayenin önemli ev sahiplerinde biri olacaktır. Buna her yönüyle hazır olduğumuzu ifade etmek isterim."


"İFM Projesi, orta ve uzun vadede çok olumlu etkilenecek"

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ da gelecek dönemde Brexit’in Türkiye’ye olumlu etkileri olacağını ifade ederek, "Brexit hiç şüphesiz, İngiltere ve AB ile birlikte uluslararası finans çevrelerini de çok derinden etkileyecek bir süreci başlattı. Hükümetimizin öncelikli stratejik dönüşüm projelerinden biri olan İFM Projesi, orta ve uzun vadede çok olumlu etkilenecektir." diye konuştu.

Tüm finansal kuruluşların fiziki olanaklarının tek bir merkezde toplanacağı İFM Projesi kapsamında İstanbul’un, yüksek teknolojiyle donatılmış, şeffaf ve sürdürülebilir bir yapıya sahip uluslararası bir finans merkezi olmasının hedeflendiğini anımsatan Karadağ, şunları kaydetti:

"Özellikle Avrupa sermaye piyasası haritasının değişeceği düşünüldüğünde, yeni ortaya çıkacak bölgesel merkezler içerisinde İFM Projesi ile birlikte İstanbul ön planda olacaktır. Böyle bir dönemde Borsa İstanbul’un ortağı olan EBRD’nin Türkiye’deki varlığı da bize olumlu yansıyacak, İstanbul ve Borsa İstanbul’un bir finans merkezi olarak rakiplerinden olumlu ayrışmasını sağlayacaktır. Bu kapsamda ülkemizin tüm finansal kuruluşlarına çok ciddi görevler düşüyor. Biz de sermaye piyasaları içerisinde Borsa İstanbul olarak, gerek ürün çeşitliliği gerekse uluslararası finans alanında standartların geliştirilmesi noktasındaki çalışmalara aktif şeklide katkı vermeye devam edeceğiz."


AA