TBMM (AA) - Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu akademisyenleri dinledi.

Komisyon, AK Parti İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu başkanlığında toplandı.

Toplantıda, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Suç Araştırmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Taştan ile Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyal Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meryem Bulut sunum yaptı.

Prof. Dr. Taştan, üzerinde çalıştıkları ve pilot uygulama süreci tamamlanan Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Karar Destek Modeli-1 (KDM-1) Projesi'ne ilişkin bilgi verdi.

Türkiye'de Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet Olayları Kayıt ve Risk Değerlendirme Formu ile mağdurların şikayetlerine ilişkin bilgileri kolluk kuvvetlerine ilettiğini anlatan Taştan, zamanla bu form konusunda çok sayıda şikayet ve problemin ortaya çıkmaya başladığını söyledi.

Kendilerine formu iyileştirme görevi verildiğini aktaran Taştan, yapay zekayla güçlendirerek hızlı ve isabet oranı yüksek, anında karar almaya müsaade eden bir uygulama geliştirdiklerini bildirdi. Uygulamanın, belirsizlik durumunda alınacak kararların daha isabetli olması için destek sağladığını kaydeden Taştan, "Amacımız, birazcık yapay zekayı da kullanarak, böyle bir karara yardımcı olmak. Bunun adı zaten Karar Destek Modeli. Kararın kendisi değil. Hiçbir şekilde şüpheli ya da mağduru bağlayan herhangi bir sonucu olmaksızın zaten işlemde olan bir formun daha isabetli ve daha ince hale getirilmesi. Yaptığımız şey bu." ifadelerini kullandı.

Suç henüz oluşmamışken suçun oluşma olasılığına ilişkin hesaplar yapabilme beceri, yetenek ve imkanını, doğru kullanmanın önemine işaret eden Taştan, bunu söylerken filmlerdeki "fantastik şeylerden" bahsetmediğini söyledi.

Taştan, "Halihazırda zaten 6284 Sayılı Kanun ve ilgili mevzuat bağlamında insanlar henüz suç işlememişken biz onlara hürriyetlerini bağlayıcı kısıtlamalar getiriyoruz. Mesela elektronik kelepçe gibi. Şimdi, madem bu hayatımıza bu kadar girdi, o halde bunun doğru bir şekilde yapılması, isabetli kararlar alınması, hem mağdurun hem şüphelinin temel hak ve hürriyetlerini koruma bakımından ama özellikle de mağdurun korunması bakımından son derece büyük önem arz etmekte." diye konuştu.

Yaptıkları bilimsel çalışmalarla söz konusu forma ilişkin temel sorunları tespit ettiklerini bildiren Taştan, "Gerek kollukla gerek Adalet Bakanlığının gerek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gerekse İller İdaresinin katkılarıyla bu tespitleri yaptıktan sonra temel sorunları giderdik ve ortaya, bence son derece işlevsel, bir uygulama çıktı. Yapay zeka destekli bir karar destek modeli ortaya çıkmış oldu." değerlendirmesinde bulundu.

- "Tamamen yerli ve milli"

Bu modelin tamamen "yerli ve milli" olduğuna dikkati çeken Taştan, modelin, önce mağdur ve şüphelinin profillerini, mağdurun beyanı üzerine kendisine yöneltilen bazı sorularla belirlediğini anlattı.

Burada özellikle mağdur ile şüpheli arasındaki ilişkiyi doğru tespit etmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Taştan, "Profil belirlendikten sonra buna göre risk faktörleri seçiliyor. Risk faktörleri de aslında hem sistemden otomatik çekilen, aynı zamanda mağdura yöneltilerek mağdur beyanına göre elde edilen bilgilerden müteşekkil. Akabinde bu sorular yanıtlandıktan sonra risk derecelendirmesi yapılıyor ve daha sonra karar alıcılara alacakları kararlara destek olması bakımından birtakım notlar üretiliyor." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Taştan, Aile İçi Şiddet Formu'ndaki sorunların tespit edildiğini ve çözüme kavuşturulduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Madde ya da soru havuzu oluşturuldu. Geçerlilik ve güvenirlik hesaplamaları yapıldı. Model kaynak kodlarını yazdık. Yapay öğrenme modelinin kurulması, model eğitimi ve güvenilirlik hesaplamaları yapıldı. Pilot uygulaması da yapıldı hem Jandarma hem Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde. Pilot uygulamadan geri dönüşler oldu. Jandarmada özellikle yazılımın zayıf noktalarını tespit ettik. Bazı vakaları yanlış sınıflandırdığını rapor etti bize Jandarma. Bütün bunları düzelttikten sonra taraflara teslim ettik geçen hafta itibarıyla. Son kez test yapıldıktan sonra 2025 yılı içerisinde kısmet olursa Türkiye genelinde yaklaşık 1200 Aile İçi Şiddet Büro Amirliği içerisinde hem Emniyet Genel Müdürlüğünde hem Jandarmada kullanıma girecek."

- "Bir tür hibrit sistemle ilerlememiz lazım"

Prof. Dr. Taştan, burada beklentiyi "gerçekçi tutmanın" önemine işaret ederek, "Bütün suçları, bütün kadın cinayetlerini, bütün her şeyi önceden öngörüp engellemek keşke mümkün olsa ama öyle bir şey yok." dedi.

Buna ilişkin nedenleri de paylaşan Taştan, "Yapay zeka her ne kadar çok büyük verileri, bize kıyasla çok büyük bir hızla işliyor olsa da henüz bizim kadar zeki değil. Bunun iyi ya da kötü yönleri var. Dolayısıyla burada bizim organik zekamızla, yani insan zekasıyla yapay zekayı kombine eden bir tür hibrit sistemle ilerlememiz ve beklentiler açısından da gerçekçi olmamız lazım." şeklinde konuştu.

Modelin, "veri setinde yüzde 75 doğru tahmin" oranına sahip olduğunu kaydeden Taştan, "Bu model, bir mağdur gelip başvurduğu anda mağdur ve şüpheliyle ilgili veriler toplandıktan sonra o vakaya ilişkin bir risk analizi yapıyor. Henüz cinayet işlenmemişken 'Bu, cinayete evrilebilir.' şeklinde bize bir şey söylüyor." ifadelerini kullandı.

- "Aile içi şiddet, kız çocuklarında utanç, erkek çocuklarında öfke yaratıyor"

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyal Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meryem Bulut, kadına yönelik şiddetin bireysel olarak uygulansa da bu durumun "toplumsal" olduğunu söyledi.

Geçmiş yıllarda farklı illerde derin mülakat yöntemiyle gerçekleştirilen ve kendisinin de içinde bulunduğu bazı araştırmalardan örnekler veren Bulut, araştırmalarda erkeğin ailesine saygının ön plana çıktığını anlattı.

Humus'ta devrik Esed rejiminin uyuşturucu depolarından biri daha ortaya çıkarıldı Humus'ta devrik Esed rejiminin uyuşturucu depolarından biri daha ortaya çıkarıldı

"Aile içinde şiddet, kız çocuklarında utanç yaratırken, erkek çocuklarında öfke yaratıyor." diyen Bulut, araştırmada, erkekliği tanımlama noktasında "aileye bakma", "iş hayatına aktif katılım" ve "çalışma" kavramlarının öne çıktığını belirtti.

Prof. Dr. Bulut, "Günümüzde, şiddetin inşa edilip meşrulaştırılmasında önemli etkenlerden birisi de internet ve medya. Teknolojik gelişme, insanlara yeni yaşam biçimleri, şiddette de yeni anlam pratikleri ortaya çıkarıyor. Özellikle cinsiyet rollerinin sanal dünyada öğrenilmesi ve buna dair yeni anlam örüntülerinin oluşturulması, ikili ilişkilerde gerçekçi olmayan beklentilere yol açabiliyor. Kadınlar, kitle iletişim araçları sayesinde kadın olmanın birçok tanımıyla yüzleşiyor. Aynı durum erkekler için de geçerli oluyor." ifadelerini kullandı.

Çözüm konusunda kurumlar arası işbirliği, uygulamalardaki farklıkların giderilmesi, şiddete maruz bırakılan kadınlarla çalışma yürüten meslek ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğinin önemini vurgulayan Bulut, uzaklaştırma kararı aldıran kadınlarla ve erkeklerle derinlemesine görüşme yapılması, uzaklaştırma kararı alınması halinde kadınlar için psikolojik destek, erkek için farkındalık eğitimi verilmesi önerisinde bulundu.

Sosyal medya paylaşımlarında cinsiyetler arası nefret söyleminin kesinlikle önlenmesi gerektiğini kaydeden Bulut, haber olarak sunulan şiddet olaylarının, meşrulaştırmaya yer verilmeden işlenmesinin sağlanması ve denetlenmesi gerektiğini ifade etti.

Kaynak: aa