TBMM (AA) - TBMM Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu Başkanı Burhan Kayatürk, "Gerek AB kurumlarının yöneticilerinden gerekse AB üyesi ülke yönetimlerden beklentimiz, Avrupa bütününde hala azınlıkta olan bu aşırılıkçı akımların etkisinden bir an önce kurtularak her iki tarafa da büyük çıkarlar vadeden Türkiye-AB entegrasyon sürecine ve ortak geleceğe yoğunlaşmaları." dedi.

AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk başkanlığında toplanan TBMM Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu toplantısında boş bulunan başkanvekilliği için yapılan seçimde göreve CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın seçildi.

Seçimin ardından Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kayatürk, AB'ye katılım müzakerelerinde mevcut durumda şu ana kadar 16 faslın müzakerelere açıldığını, birinin geçici olarak kapatıldığını belirterek, "Bazı üye ülkelerin siyasi engellemeleri ve Kıbrıs sorunu müzakere sürecini ipotek altına almıştır." dedi.

AK Parti'li İnan, partisinin Urla kongresinde konuştu: AK Parti'li İnan, partisinin Urla kongresinde konuştu:

Suriye'deki durumun yol açtığı sığınmacı krizi sonrasında Türkiye-AB mutabakatının ortaya çıktığını dile getiren Kayatürk, Türkiye'nin düzensiz göç krizi başta olmak üzere mutabakattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, AB'nin yükümlülüklerinin bir kısmını yerine getirmekten kaçındığını söyledi.

-"Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilemiştir"

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında AB'nin Türkiye'ye karşı sergilediği dayanışma eksikliği ve Türkiye'nin benimsemek zorunda kaldığı güvenlik odaklı politikanın ilişkileri olumsuz etkilediğini, bu durumun dolaylı olarak müzakere sürecine de yansıdığını ifade eden Kayatürk, şöyle konuştu:

"AB metinlerinde katılım müzakerelerinin durma noktasına geldiği ifade edilmektedir. Bununla birlikte, 2019 yılının ikinci yarısında, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın 'Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) meşru hakları hilafına giriştikleri hidrokarbon sondaj faaliyetlerine verdiğimiz tepki sonrası AB'nin 'birlik dayanışması' adı altında ülkemize karşı aldığı kararlar, ardından Suriye'nin kuzeyindeki PKK yapılanmasına karşı meşru tutumumuza yönelik AB'nin ithamları, Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilemiştir."

Kayatürk, küresel çoklu krizlerin yarattığı yeni gerçekliğin, Türkiye'nin AB üyeliğinin bölgesel-küresel barış ve istikrar açısından taşıdığı kritik önemi de gözler önüne serdiğine işaret etti.​​​​​​​

-"Aşırılıkçı akımların güç kazandığını görmekteyiz"

Avrupa'da son dönemde yapılan seçimlere ilişkin Kayatürk, AB üyesi ülkelerin halklarının demokratik tercihlerine saygı duyulmasını ve yönetime getirdiği herkesle karşılıklı menfaat temelinde çalışılması gerektiğini vurguladı.

Avrupa genelinde aşırılıkçı akımların başta İslamofobi olmak üzere ırkçılık ve yabancı düşmanlığı temelinde gittikçe güç kazandığını ifade eden Kayatürk, şöyle devam etti:

"Bir kısım AB üyesi ülke siyasetçilerinin söz konusu aşırılıkçıların da oylarını alabilmek için Türkiye'yi iç politika malzemesi yaparak seçim kazanmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Bu durum sadece seçim süreciyle sınırlı kalmamakta, normal dönemde de etkisini sürdürüp gerek ülkelerinin gerekse AB'nin Türkiye'ye yönelik politikalarını zaman zaman olumsuz etkilemekte, Türkiye-AB ilişkilerini zehirleyebilmektedir. Gerek AB kurumlarının yöneticilerinden gerekse AB üyesi ülke yönetimlerden beklentimiz, Avrupa bütününde hala azınlıkta olan bu aşırılıkçı akımların etkisinden bir an önce kurtularak her iki tarafa da büyük çıkarlar vadeden Türkiye-AB entegrasyon sürecine ve ortak geleceğe yoğunlaşmaları."

- "Aşırı sağ yükseldi ancak merkez kendini korudu"

Komisyonda daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mehmet Murat Erdoğan, "Avrupa Parlamentosu Seçiminin Sonuçları Çerçevesinde Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği ve Göç" konusunda milletvekillerine sunum yaptı.

27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu için seçimlerin yapıldığını belirten Erdoğan, seçimlere katılımın yüzde 51 olarak gerçekleştiğini söyledi.

Seçimlerde aşırı sağ partilerin yükselişinden bahsedildiğini anımsatan Erdoğan, bu yükselişin Avrupa Parlamentosu'na yansımasının sınırlı gerçekleştiğini aktararak, "Aşırı sağ yükseldi ancak merkez kendini korudu. Bu seçimlerde böyle. Bir sonraki seçimlerde nereye doğru gideceğini bilmiyoruz." dedi.

Avrupa'da sadece küçük bir konuyu ele alıp onun üzerinden yürüyen partiler olduğunu belirten Erdoğan, yakın zamanda Avrupa siyasetinde butik partilerin ön plana çıkacağını söyledi.

Erdoğan, "Butik particiliğin Avrupa başta olmak üzere Türkiye'de de gelişeceğini tahmin ediyorum. 'Z kuşağının' bu tip konulara daha çok ilgi gösterdiğini biliyoruz. Şu an Fransa'nın yeni başbakanı olması tasarlanan 28 yaşındaki gencin de en büyük gücü TikTok'u iyi kullanıyor olması." diye konuştu.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AB ülkesi vatandaşlarının "diş gösterdiğini", politikacılara "ayar verdiğini" anlatan Erdoğan, aynı kişilerin kendi ülkelerindeki yönetim için daha gerçekçi partilere yöneldiğini kaydetti. Erdoğan, "Toplum, Avrupa Parlamentosu seçimlerini fantezi seçimi olarak görüyor." dedi.

Avrupa Birliği'ne 2023 yılında yapılan iltica başvuru sayısının 1.1 milyonu aştığını kaydeden Erdoğan, "İltica başvurularında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı giderek artıyor. Bu, bizim AB ilişkilerimizde hatta bunun en sembolik konularından birisi olan vizelerin kaldırılması konusunda da sıkıntı haline geliyor." değerlendirmesini yaptı.

Avrupa Birliği'nin mülteci maliyeti hesabına değinen Erdoğan, bir mültecinin yıllık maliyetinin 15-25 bin avro olarak çıkarıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'deki Suriyeler Avrupa'da yaşıyor olsaydı maliyeti ne olurdu diye baktım. Mülteciler Avrupa'ya gitmiş olsaydı, bunun maliyeti Avrupalılara 500 milyar avronun üzerine çıkardı. Para önemli değil. Türkiye, 'bugün siz para göndermeyin biz size yılda 20 milyar avro vereceğiz. Önümüzdeki 10 yılı da garanti ediyoruz. Türkiye'den sadece 1 milyon mülteci alın' desin bunu alabilecek hiçbir AB ülkesi yok. Parası olmadığından değil bunun getirdiği siyasi, sosyal risklerden uzak kalabilmek için. Dolayısıyla AB ile yapılan müzakerelerde bu konunun gündeme getirilmesi lazım. "

Kaynak: aa