İSTANBUL (AA) - AHMET ESAD ŞANİ - Yazar Prof. Dr. İskender Pala, yazdıklarıyla insanları var oldukları durumdan uyandırmak istediğini belirterek, "Çevrelerine baksınlar, gözlerini açsınlar, yakınlarında bir şeyler olduğunun gerçeğiyle karşılaşsınlar. Zannediyoruz ki Halep, Suriye'nin bir şehri; işte o kadar!... Daha önce de zannettik ki Bağdat, Irak'ta bir şehir idi. Hayır buralar uzakta birer şehir değildi, buralar bizimdi, bizim kimliğimizdi." dedi.
Pala, eğlence kültürünü, bugünkü insanlığın sorunlarını, Ortadoğu'da yaşananları ve bu bağlamda okuyucuyla buluşturduğu yeni romanı "Azdahak"ı AA muhabirine anlattı.
Her sene uzun emekler ve disiplinli bir çalışma neticesinde bir eser kaleme alan, tarihi romanlar yazmasına rağmen bugüne dair iz düşümlü anlatımıyla okuyucuyu geleceğe taşıyan Pala, divan edebiyatı, kültür sanat ve kitaplar arasında bir ömür geçirdiğini söyledi.
Türkiye'de bir aydın olma bilinci içerisinde gençlere, gelecek nesillere ve insanlara yararlı olmak için çalıştığını ifade eden Pala, "İnsanlar artık öğrenmek için para harcamıyor. Öğrenmek için emek harcamıyor. Öğrenmek için zaman da harcamıyor ama eğlenceye hem para harcıyor hem zaman harcıyor hem de emek harcıyor, enerji harcıyor." ifadelerini kullandı.
İnsanlara bilgiyi eğlendirerek vermenin önemini vurgulayan Pala, şöyle devam etti:
"Rabbimiz Kur'an'da dünya hayatının bir oyun ve eğlence olduğunu tekraren bildirir. Ayet bir mecazı ifade ederken, bugün anlamı artık hakikat olma noktasında. Çünkü insanoğlunun hangi iklimde, hangi coğrafyada, hangi ülkede yaşarsa yaşasın eğlenceye ulaşımı onun birincil tercihi arasında yer alıyor. Yani ekonomik sıkıntıdan bahseden insan bile artık günümüzde karnını doyuramadığı için bundan bahsetmiyor. Yeterince eğlenemediği, eğlenenlere bakıp onlar gibi dünyadan lezzet alamadığı için böyle düşünüyor. Onun için eğlencenin başat olduğu bir dünyada 'ben acaba insanların eğlenceleri içine bilgiyi nasıl katabilirim' sorusunun peşinde koşarak roman yazıyorum."
- "Bugünkü insanlığın en büyük problemi kan, şiddet ve terör"
Prof. Dr. Pala, "Romanlarımı okuyanlar baştan sona macera, heyecan, aşk, entrika vesaire ile okur ama son sayfayı kapattığında 'Bu mesele şöyleymiş' diye mutlaka zihinlerine yeni bir fikir koyarlar. Dünyanın pek çok sancısı var. Bugünkü gençler kimlik problemleri başta olmak üzere pek çok alanda kendilerini anlamlandıracak birikimden yoksun yetişiyorlar." diye konuştu.
Dil, sevgi ve iletişimin önemine dikkati çeken Pala, "Bugünkü insanlığın en büyük problemi kan, şiddet ve terör problemi. Ortadoğu'ya gözünüzü çevirin yeter." değerlendirmesini yaptı.
Bu seneki romanında tarihe ve Ortadoğu'ya projeksiyon tutmak istediğini vurgulayan usta yazar, şunları kaydetti:
"Hikaye Üçüncü Murat döneminde geçiyor, Sokullu Mehmed Paşa'nın sadrazamlığının son zamanlarında bir ramazan günü başlıyor. Bir hafta kadar süreyle aynen bugünkü Ortadoğu gibi bir kargaşa ortamına sürüklenen halk büyük korkular yaşıyor. Günümüz Evanjelist/Siyonist yapılanmasının benzeri olan Azdahak isimli bir örgüt, şehirde şiddet, terör, kargaşa eksenli bir türbülans oluşturup kötülük yapmaya başlayınca biri genç kız iki hafiye örgütün peşine düşüyor. Olayların pek çoğu yalnızca kurgudan ibaret ama gök kubbenin altında zalimler ve mazlumlar açısından olup bitenler hep aynı kalıyor maalesef."
İskender Pala, kitaba ismini veren "Azdahak"ın eski Hint ve Pers efsanelerinin anlattığı ezoterik bir yapılanma olduğuna işaret ederek, "Azdahak'ın bugünkü izdüşümü olanlar sırasıyla Irak'ı, Suriye'yi, Filistin ve Lübnan'ı karıştırmaya devam ediyorlar. Hristiyan olduğu halde 'Musevilerden daha fazla Siyonist'im' diyen bu insanların bir ülküsü, amacı var; dünyaya armageddonu yaşatmak ve kıyameti yaklaştırmak. Onlar istiyorlar ki, büyük kurtarıcı olarak Hazreti İsa yeryüzüne insin, kendileri de Hazreti İsa'yı yeryüzüne davet eden insanlar olarak onun kuzuları arasında bulunsun. Böylece hem bu dünyalarını hem ahiretlerini kurtaracaklarına inanıyorlar. Kısacası dünyaya hükmetmek istiyorlar." görüşünü paylaştı.
- "Azdahak'ın satır aralarında bugünkü dünyayı anlatmaya çalıştım"
Birtakım insanların Hazreti İsa'nın yeryüzüne geleceğine ve yanında bulunanlarla birlikte yeryüzüne hakim olacağına, bu süre içinde ona hizmet edenlerin sorgusuz sualsiz cennete gideceğine inandıklarını aktaran Pala, "Yani kısacası cennet bekleyerek dünyayı cehenneme çeviren insanlardan bahsediyoruz. Birilerinin cenneti uğruna on binlerce insanın ölmesi, on binlercesinin soykırıma uğraması... Ortadoğu'yu sarsan şu kadar acı, şu kadar şiddet, şu kadar yoksulluk, şu kadar gözyaşı... Dünya merkez bankaları, Amerikan yönetiminde söz sahibi olan lobiler, dünyanın büyük zenginleri baş aktörler. Efsanelerdeki Azdahak örgütü bunlar değilse, daha kim olabilir? Benim romanımda hikaye, 1577'lerde geçiyor ama okuyucu sık sık 'sanki bugünkü Ortadoğu!' diyecek." açıklamasını yaptı.
Entelektüel kelimesinin anlamlarından bir tanesinin de "uyandıran" olduğunu dile getiren Pala, şunları anlattı:
"Entelektüel, uyuyan bir fikri, uyuyan bir insanı, uyuyan bir anlayışı uyandıran kişidir. Ben insanları uyandırmak istiyorum. Çevrelerine baksınlar, gözlerini açsınlar, yakınlarında bir şeyler olduğunun gerçeğiyle karşılaşsınlar. Zannediyoruz ki Halep, Suriye'nin bir şehri; işte o kadar!... Daha önce de zannettik ki Bağdat, Irak'ta bir şehir idi. Hayır buralar uzakta birer şehir değildi, buralar bizimdi, bizim kimliğimizdi. Şam Valisi Ziya Paşa'ydı. Ahmet Haşim Bağdatlıydı. Şair Nabi, herkesin 'Şen olasın Halep şehri' diye türkülerini söylediği Halep'teydi. Buralar bizim coğrafyamızdı, Kabil bizimdi. Belh, bizim kimliğimiz, kültürümüz, medeniyetimizdi. Uzak coğrafyalarmış gibi zihnimizden kovduğumuz bir takım şehirlerden bahsetmiyorum, kimliğimizi yoğuran bir medeniyet coğrafyasından bahsediyorum."
- "Her bir kurşun atıldığında aslında bizim medeniyet birikimimize bir kurşun geliyor"
Prof. Dr. Pala, Suriye'de pek çok tarihi eserin yıkıldığına veya tahrip edildiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz bu şehirler yok edilirken aslında uzaklarda bir şeyler oluyor, birileri birileriyle savaşıyor falan zannediyoruz. Hayır, oralarda her bir bomba düştüğünde, her bir kurşun atıldığında aslında bizim kültürümüze, tarihimize, medeniyet birikimimize, sanatımıza bir kurşun geliyor. Bunun farkında değiliz. Cepheler orada kurulmuş ama kurşunları başkaları atıyor. Bunun farkında değiliz. Bugün cepheler burada kazılmış olabilir ama savaşanlar oradakiler değil, savaşanlar başka yerlerden. Bunların anlaşılması lazım. Bu sancıyı taşıdığım için yazdığım eserlerle okuyucuma 'böyle bir şey var, arzu ediyorsan bu konuda şöyle de düşünebilirsin' diye bir teklifte bulunuyorum. Bir düşünce teklifi. Katılırlar yahut da katılmazlar. Ben böyle okuyorum hadiseyi, 'istiyorsanız siz de öyle okuyabilirsiniz' demeye çalışıyorum. İçlerinden bazılarının 'evet, hadiseyi böyle okumak lazım!' demesi kafidir."
Kapı Yayınları tarafından okurların beğenisine sunulan, aşk, macera ve entrikaların iç içe olduğu Prof. Dr. İskender Pala'nın 376 sayfalık yeni kitabı "Azdahak", bir dönem romanı olmanın ötesinde "insanlık tarihinin zulümle örülü trajedisine" derin bir bakış sunuyor.
Bir kurtarıcıya ulaşma hayaliyle, sapkın fikirlerin gölgesinde cinayetler işleyenlerle onları durdurmaya çalışan cesur yüreklerin hikayesini konu alan eser, geçmişin aynasında yaşamın gerçeklerini görmek isteyen okuyucuları tarihin derinliklerine yolculuğa çıkarıyor.