Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bakan Zeybekci, iş dünyasının uzun süredir beklediği haberi de NTV canlı yanınında verdi. Zeybekci, yatırım teşviklerinin süresinin bir yıl uzatıldığını açıkladı.
Faiz oranları hakkındaki değerlendirmeleri sorulan Zeybekci, "Faiz, siyasi istikrarsızlığın getirdiği liranın aşırı kaybı sonucu arttı" dedi.
Zeybekci, "28 Ocak'taki faiz artışı gerekli olabilir ama bunu desteklemek mümkün değil" şeklinde konuştu.
Faizde artış beklentisinin yüzde 1,5-2,5 civarında olduğunu söyleyen Zeybekci, "Merkez Bankası bunun çok üzerinde yaptı" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de siyasi istikrarın devamlılığıyla ilgili risklerin ortadan kalktığını ifade eden Zeybekci, "Faiz artışının olduğu günün gerekçeleri ortadan kalktı. Siyasi anlamdaki belirsizlik ortadan kalkmıştır. Merkez Bankası hangi gerekçeyle faizleri artırdıysa yine aynı gerekçeyle faizi düşürsün" dedi.
Zeybekci, "Merkez Bankası'nın piyasaların önünde bu yönde bir beklentiyi körüklemesi lazım, cesaretlendirmesi lazım" şeklinde konuştu.
-Dün Meclis'te yumruklu saldırı söz konusu oldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuyu?
Öncelikle şiddetle kınıyorum. Türkiye'de ne yapılacaksa siyaset içinde, demokrasi ve hukuk içinde yapılacak. Milletin iradesine başvurularak milletin vizesiyle yapılacak. Bırakın liderini bir siyasi partinin siyasi kimliğini taşıyan en alt kademedeki birine yapılsa bile karşısında olmak lazım. Ben bu anlayışla şiddetle kınıyorum. Türkiye'de yıllarca siyasetin itibarını bilerek isteyerek düşürülmeye çalışıldı.
Türkiye'de yıllarca anketler yapıldı en az güvenilen kurum siyasetçi, en az güvenilen kurum TBMM gibi dezenformasyonlar yapıldı. Türkiye'de milli iradenin en üst kurumu olan TBMM yıpratılmaya çalışıldı. Türkiye'nin en güvenilen kurumu TBMM'dir. Siyaset, hukuk konuşulmalı o çatı altında ama bırakın şiddeti hakaretin bile olmaması gereken bir yer. Sanıyorum geçmiş olsun diyecek bir şey yok ama Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçmiş olsun diyorum Kemal Kılıçdaroğlu'na da geçmiş olsun diyorum ve kınıyorum.
-Başbakan'ın "faiz indirimi" çağrısına Merkez Bankası'ndan "temkinli duruş" ve "adım adım faiz indirimi" mesajıyla yanıt geldi. Bugünkü ekonomik koşullarda faiz indirimi size göre neden gerekli, ne ölçüde mümkün ve ne sağlar?
28 Ocak tarihinde yapılan o faiz artışıyla ilgili ilk günden itibaren ben Ekonomi Bakanı olarak bunun finans piyasaları anlamında gerekli olup olmadığı ayrı tartışılır ama Ekonomi Bakanı olarak faiz artışını olumlu görmek bunu desteklemek kesinlikle mümkün değildir. O gün öyle söylemiştim. Faiz demek yatırım yapmamak, istihdam yapmamak demek, büyüme olmaması demek bütün bunların olsun dediğimiz artsın dediğimiz her şeyin olmasın demesi demektir. Neden faiz arttığının gerekçesine bakmak lazım.
O gün biz Türkiye'de oluşturulmaya çalışılan siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik ortamında hafif bir panik havasının esmeye başlamasıyla dünyada da örnekleri var. Türkiye'de Türk lirasının aşırı değer kaybının önüne geçmek için Merkez Bankası bir gün önce yarın kredi kurulunu toplayacağım dedi. Onu dediği anda 2,30'un altına doğru bir gerileme oldu. Tüm Türkiye'de ve dünyada finansal piyasalarda faiz artışı ile ilgili bir beklenti, vardı. Tahmin edilen rakam yüzde 1 buçukla 2 buçuk arasındaydı. Ama maalesef Merkez Bankası bunun çok üzerinde bir artış yaptı. Gerekçe finansal ve ekonomik değil siyasal istikrarsızlık ve belirsizlik üzerine panik havasının oluşma riskine karşı atılması gereken adımdı. O günkü gerekçeler ortadan kalktı. Hükümetin istikrarı ve devamlılığı ile ilgili riskler ortadan kalktı ve bunu millet ortadan kaldırdı. Merkez Bankası o gün hangi gerekçeyle faizleri arttırdıysa bugün de aynı gerekçeyle düşürsün anlamında bunu söyleyerek merkez bankamızın da ayrı bir kanunu var. Piyasaların önünde bu yönde bir beklentiyi körüklemesi lazım, cesaretlendirmesi lazım.
-Merkez Bankası faiz indiriminin ancak 2015 ortalarında olabileceği yönünde mesajlar veriyor. Size göre o tarihe kadar bir faiz indirimi olmazsa bunun ekonomik sonucu ne olur?
Bugün enflasyon yüzde 8,3'tü, 28 Ocak'ta da yüzde 7'lerin üzerindeydi. Yani yüzde 5 değildi faiz arttırıldığında. Tekrar yüzde 5'e gelince indirime gidebiliriz sözleri son derece yanlış olur. Piyasalar zaten şu anda gelecekle ilgili böyle bir şey gösteremeye başladı. Kaldı ki orada önemli olan faize oranı ile reel faiz belirlenirken geçmiş enflasyona göre değil gelecekteki enflasyon beklentisi ile gelecekteki vadeli faizin arasındaki farka göre yapılması gerekir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemdeki enflasyon ortalaması Türkiye'nin beklentileri Mayıs ve Haziran'dan itibaren düşmeye başlayacaktır Türkiye'de. Faizlerin düşmesi tedirginlikleri bitirecek insanların kendi işine gücüne alışverişine piyasasına bakacaktır. Türkiye üzerinde oynanan kasıtlı provokasyon oyunlarını 30 Mart günü bu millet bitirdi. Türkiye'de siyaset anlamında bu tarz oyunların maalesef muhalefetin iktidar olabilme ümidinin hiç olmaması beklentisiyle bu sıkıntılar olmaya devam edecektir.
-Düşük faiz politikasına ilişkin yanlış bulunan noktaları anlatırken Merkez Bankası Başkanı 1994 krizini hatırlattı. Size göre Türkiye ekonomisinin bugünkü durumu itibariyle bu hatırlatma ne kadar doğru?
1994 yılında Türkiye'de enflasyon yüzde yüzlerin üzerindeydi. O günkü hükümetin koalisyon yapısı beliydi, Türkiye'nin ihracatı belliydi, kamu borç yapısının bugünküyle yüzde yüz farklıydı. Kamu borçları bakımından Türkiye 28 Avrupa Birliği üyesi ülkenin 25'inden daha iyi durumda. O gün en son sıralardaydık. Çaresizlikten dolayı o günkü hükümet yüzde 400 faiz vererek ancak borçlanabilir hale gelmişti. O günlerle bu dönemi kıyaslarsak haksızlık yapmış oluruz.
-Avrupa Birliği'nde gündeme gelen planda 1 trilyon Euro'luk parasal genişleme hazırlığı var. İhracatının yüzde 45'e yakınını Avrupa Birliği'ne yapan Türkiye'yi böyle bir gelişme nasıl etkiler?
Avrupa Birliği'nde enflasyon son 4-5 yılın en düşük seviyesine geldi. Avrupa Birliği'nin korkusu yeni bir deflasyon korkusu var. Bunu engellemek için piyasaya bir para verme ihtiyacı hissediyor rakamını ben bilemem. Bu senede büyüme beklentisi var bunu destekleyici bir nakit ihtiyacı hissediyor şu anda. 2013 senesinde Avrupa Birliği henüz eksi büyümedeyken ihracatımızı yüzde 6 buçuk oranında Avrupa Birliği'ne arttırdık. Bu sene başı bizim için son derece ümit vericidir. Şu anda biz yüzde 13-14 civarında ortalama ihracatımızı arttırıyoruz. Dolayısıyla bu tarz atılacak bir adım bunun söylentisi bile bizim pozitif beklentilerimizi daha pozitif hale getirecektir. Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımın 140 milyar dolara yakın yüzde 72'si Avrupa Birliği üyesi ülkelerden gelme. Böyle bir genişleme Türkiye'ye doğrudan sermeye girişi bakımından etki gösterecektir. Ama bunlar olmaması durumunda bile şu anda yüzde 15'e yakın arttırıyoruz ihracatımızı.
-Sanayi üretim endeksi rakamları açıklandı. Şubat ayına ilişkin yine beklentilerin üstünde yüzde 4,9. Buradan yola çıkarak büyüme öngörünüzü sormak istiyorum. Hem Dünya Bankası hem IMF Türkiye'ye yönelik büyüme tahminini aşağı çekti. Merkez bankası da yüzde 4'ü tutturabileceğimiz yönünde görüş bildirdi son olarak.
Göreve geldiğimiz 3 hafta oldu. Büyüme rakamlarımızın yüzde 7,3 ve en son yüzde 4,9 olması demek bir de 2013'e bakacak olursanız sona doğru böyle yukarı doğru bir trend var. 2014 rakamının ilk çeyreğinde de bu trend devam edecek. Ama asıl önemli olan Türkiye'de maalesef dünya bankası ve IMF'nin rakamları tutmayacak. Çünkü biz bu ekonominin içindeki insanlarız. Ekonomi bakanı olarak ben bu işin teorisini iyi okudum ama okumanın yanında Türkiye'de krizlerini reel sektörün içinde yaşayarak o ateşlerin içinde bir yerleri yanarak gelmiş bir insanım. Türk ekonomisi şu anda bizim yapacağımız bazı düzenlemeler esas olacaktır sayın başbakanımızın da bu yönde zaten çok bilinçli müdahaleleri vardır. Bu dönemdeki o desteklerimizle birlikte ihracata dayalı çok farklı bir gelişme göreceksiniz. İstihdamın artması demek Türkiye'de düzenli geliri olan ve refah seviyesi yükselmiş insanların çoğalması ve tüketimin artması dolayısıyla milli büyüme. Türkiye'nin büyümesiyle ilgili en önemli göstergelerden birisi ki doğrudur kitap üzerinde baktığımızda Türkiye'de tasarruf oranlarının son derece düşük olduğu söylenir. Bizim ıskaladığımız başka bir şey var ama ekonomi bakanlığı olarak bizim ve başbakanımızın ıskalamadığı bir şey var. Biz kalkınmamız için yurtdışında sermeye transferini de önemsiyoruz ama değerlendirmediğimiz o karda çok kaynağımız var ki. Boşta yatan rezervlerimiz, iş gücümüz, enerjimiz, sanayimiz, ihracatçımız, aşkımız, sevgimiz hepsini bir araya koyarsanız bu ihracat demek doğrudan yurtdışından kendi özvarlığınızı yeniden değerlendirerek para transferi demek, yatırım demek ve büyüme demek. Bunu da büyüme hedeflerinin içine koymak lazım. Bunu dünya bankası ve IMF görmüyor. Maç skoru tahmin eder gibi tahminle söylemiyoruz bizde bunu.
-Teşvikler konusunda ihracatta da olumlu bir tablo olacağını söylediniz teşvikle bu düzenlemelerden biri mi?
Sektörel ve bölgesel teşviklerimiz var. 2013 sonuna kadar yatırımlarda kullandırılmak üzere bir şeyimiz vardı onu yatırımcılarımızdan iş dünyamızdan çok yoğun biçimde 2014'ün sonuna kadar uzatılması yönünde bir yaklaşım geldi. Sanırım birkaç gün içinde yürürlüğe girecektir 2014 sonuna kadar uzatılmıştır.
-Hangi unsurları içeriyor?
Olduğu gibi bir yıl uzatmak olarak algılıyoruz bunu. Stratejik yatırımlarla ilgili çok yeni açılımlar noktasal hedeflere kitlenerek yeni teşvikler getirmekle ilgili yaklaşımlarımız olacak. İhracat faaliyetlerimizin desteklenmesiyle ilgili yoğun bir atılımımız olacak. Geçen sene destekleme fiyat istikrar fonundan yaklaşık 1 milyar TL civarında bir desteğimiz oldu. Bunu arttırabildiğimiz kadar arttıracağız ama hedefimiz Türkiye'de bunu bir yüzdeye başlamak. İhracatımızın 152 milyar dolar olduğu bir şeyde yüzde 1 dediğimiz zaman bunu 1 buçuk milyar dolarlık bir seviyeye çekmek. Bizim 2023 yılı hedefimiz 500 milyar dolarlık hedefi biz Türkiye olarak enerjimizi garanti altına almadan hammadde geleceğimizi sürdürülebilir bir şekilde garanti altına almadan, piyasaları, pazarları ve dağıtım ağlarında egemen olmadan ulaşmamız mümkün değil.
Bir de yüksek teknolojiye geçmeden. Çok hızlı şekilde yeni alanlara geçmemiz lazım. Burada da Türkiye'nin bir meteoroloji sanayisi, politikası ve bununla ilgili devasal bir teşvik geliştirmemiz lazım. Petro kimya ile ilgili Türkiye'de çok önemli teşvik bir politika oturtmamız lazım. Bir de lojistikle ilgili taşıma ile ilgili Türkiye şu anda pek fark etmiyoruz ama ihracatımızın üzerinde yüzde 6-7 oranında bir rakam var bundan kurtulmamız lazım. Bu alanlarda teşvikler ortaya koyacağız. Tabi bunlar üzerinde çok yoğun çalıştığımız şeyler. Hükümetimizin ve başbakanımızın bu alanda verdiği çok yoğun desteklerle ülkelere yöneldik. Şu anda ihracatta birimci ülkemiz Almanya, ikinci ülkemiz Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri veya Japonya olması değil Irak. Tüketim alışkanlıkları ve tüketim imkanları yükselen zenginleşen bir coğrafyanın üzerinde oturuyoruz. Hiç kimse bizim kadar avantajlı değil buralarda da çok yoğun yönelmelerimiz olacak.
Kurla ilgili son olarak Türkiye'de ihracatın gelişmesi ihracatı teşvik edip ithalatı da cazip olmaktan çıkarıcı bir kur aralığı tutturmamız lazım. Bu da şu ana kadar Türkiye'nin geldiği bir seviyeyle katlandı bu maliyeti ve bu kurum bu seviyede oturması gerektiğine inanıyoruz. Merkez bankamızın da burada rezervleri dengelemek üzere alışlara başlaması gerektiğine inanıyoruz.