2020'li yıllar, küresel ekonomi açısından inişli çıkışlı biçimde başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tam da on yılın son günü olan 31 Aralık 2019 tarihinde, Çin'de gizemli bir solunum hastalığı ortaya çıktığına dair bildirimde bulundu. Mart ayı geldiğinde, koronavirüs pandemisi dünyanın toplumsal ve ekonomik açıdan kapanmasına neden olmuş, küresel ekonomik büyüme üzerine, acısı iki yıl sürecek bir darbe indirmişti.
Dünya bu krizin etkilerinden henüz kurtulmaya başlamıştı ki, Şubat 2022'de Rusya, Ukrayna'yı işgal etti. Bunun ardından petrol fiyatları yükselişe geçti ve bu da enflasyonu tetikledi. Pandeminin büyük hasar verdiği tedarik zincirleri, daha da büyük bir çıkmazın içerisine sürüklendi. Avrupa, siyasi gerekçelerle, en büyük enerji ortağı olan Rusya ile ticaret yapmayı kesti.
Ana sahnede tüm bunlar yaşanırken, yan sahnelerde ise kripto paraların çöküşü, evden çalışma devrimi ve iş hayatında yapay zekanın giderek daha fazla yer işgal etmesi gelişmeleri yaşandı.
Peki 2024'e girmek üzere olduğumuz şu günlerde, küresel ekonomi gelecekte ne kadar istikrar vaat ediyor?
Küresel bir zayıflama
Son yıllarda yaşanan tarihi olaylar, geleceğe küçümsenemeyecek bir ekonomik miras bıraktı.
Enflasyon, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinde yavaşlamış olsa da, faizler son derece yüksek olmayı sürdürüyor. Bu faizlerin ne zaman düşeceğine ilişkin güvenilir bir öngörü yok ve merkez bankaları da bu konuda gereğinden fazla erken adım atmaktan sakınıyor.
Bazı uzmanlar, para politikasının sıkılaştırılmasının etkilerinin, 2024 yılında hissedilmeye başlanacağı tahmininde bulunuyor. Birçok gözlemci geçen yıl bu etkilerin 2023'te hissedilmeye başlanacağını öngörmüş olsa da, bu gerçekleşmedi.
Oxford Economics'ten Adam Slater, DW'ye yaptığı açıklamada, "Küresel ekonomi, gördüğümüz tüm şoklara rağmen, bizim tahmin ettiğimiz ölçüde zayıflamadı. Ancak bunun bir zaman meselesi olduğunu düşünüyoruz" değerlendirmesini yaptı. Küresel büyümenin 2024 yılında ciddi oranda "zayıflayacağını" öngören Slater, teknik resesyonlar yaşanması ihtimalini de göz ardı etmiyor.
Ekonomistler, küresel Gayri Safi Dünya Hasılası (GWP) büyümesinin, 2024 yılında 2023'tekinden çok da farklı olmayacağını tahmin ediyor. Hatta bir yavaşlama tahmininde bulunanlar da var. Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), gelecek yıl yüzde 2,7 dolayında bir büyüme tahmininde bulunuyor. Bu, 2023 yılındaki yüzde 2,9 oranından bir düşüşe işaret ediyor. Öte yandan Uluslararası Para Fonu (IMF) yüzde 2,9, Avrupa Merkez Bankası ise yüzde 3'lük bir büyüme tahmininde bulunuyor.
Tahminler, çeşitli bölgelerde farklı büyüme oranları yaşanacağına işaret ediyor. Örneğin IMF, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) Çin ve Avrupa'dakinden çok daha güçlü bir büyüme yaşanacağını öngörüyor.
Dikkatler Çin'in yükselişinde
Çin'in yavaşlama ibareleri veren ekonomisi, 2024'te yakından izlenmesi gereken fenomenlerin başında geliyor. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin ekonomisi, küresel gidişat açısından kritik öneme sahip.
Ekonomist Slater, "Çin, hem küresel büyüme hem de Asya bölgesi için çok önemli" değerlendirmesinde bulundu. Hindistan Politika Araştırmaları Merkezi'nden Sushant Singh ise, Çin'in ekonomisinin "yeniden canlanması veya batması" ihtimallerinin 2024 açısından çok önemli olduğuna vurgu yaptı.
2023 yılının başlarında, Dünya Bankası, Çin'in ekonomik hâlsizliğinin herkesten önce Doğu Asya bölgesini etkileyeceğini açıklamıştı. Doğu Asya ülkeleri, geleneksel olarak küresel ekonominin dinamosu olarak işlev görüyor.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden William Reinsch ise, Çin'in geleceği konusunda iyimser. DW'ye yaptığı değerlendirmede Reinsch, "Devlet kontrolü altındaki ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri, yaptıkları hataların yol açacağı sonuçları öteleyebilme kabiliyetidir" diye konuştu. Reinsch, "Çin, bankalara diyecek ki: Şu sektöre borç verin. Şirketlere 'İflas edemezsin' diyecek veya belki de bir mesaj vermek istediğinde şirketlere iflas etmeleri gerektiğini söyleyecek. Ama kararları asıl veren aktör, devlet yönetimi olacak" dedi.
Öte yandan Çin ekonomisinin çökeceği tahminlerinin gerçekçi olmadığını vurgulayan Reinsch, diğer yandan ülkede bazı ciddi ekonomik sorunların mevcut olduğunun altını çizdi.
"Bazı çok güçlü ihracat sektörlerine sahipler. Bunların başında elektrikli araç bataryaları, tüketici elektroniği ve madenler geliyor. Onları küresel açıdan yüksek derecede rekabet kabiliyetine sahip kılan alanlar söz konusu ve bu değişmeyecek."
"Mirasını düşünen" Şi'nin Tayvan'ı işgal etme ihtimali
Ekonomist Reinsch'ın dünya ekonomisi açısından endişe duyduğu bir nokta Tayvan sorunu. Kısa süre önce Şi Cinping ve Joe Biden arasında gerçekleşen görüşmenin ABD-Çin ilişkilerinde buzları bir nebze çözdüğünü kaydeden Reinsch, buna rağmen Çin'in Tayvan'ı işgal etme olasılığının küresel ekonominin istikbali üzerinde büyük bir yük oluşturduğu görüşünde.
Ancak uzmanlar, olası bir işgalin yakın gelecekte, en azından 2024'te gerçekleşmeyeceğini öngörüyor. Bu konuda kaygılı olan Reinsch, "Şi'nin düşündüğü tek şey, bırakacağı miras" diye konuşurken, Şi'nin Tayvan'ı Çin'e dahil etme planına atıfta bulunarak şu sözleri sarf etti: "İktidardayken yapbozun son parçasını da yerine koymak istiyor."
Ukrayna, gıda ve yakıt
Tayvan'da patlak vermesi olası çatışma muhtemelen yakın gelecekte gerçekleşmeyecek olsa da, Ukrayna'da neredeyse iki yıldır süren savaş, 2024 yılında dünya ekonomisini olumsuz etkilemeye devam edecek.
Küresel ekonomi açısından Ukrayna savaşının hâlâ en önemli bileşen olduğunu vurgulayan Singh, "Rusya-Ukrayna savaşı gıda, gübre ve yakıtı doğrudan etkiliyor . Bu üç şey, özellikle de Küresel Güney'de olmak üzere, çok sayıda insanın hayatını etkiliyor" değerlendirmesinde bulundu.
Ukrayna'daki savaş, son iki yılda, küresel enerji ve gıda pazarları üzerinde olumsuz etkiye sahip oldu. Savaşın bedelini de büyük oranda dünyanın en yoksul toplumları ödemek zorunda kaldı. Singh, "Eğer durum bir şekilde istikrara kavuşturulur veya çözülürse, Küresel Güney'de yaşayan çok sayıda insan bundan önemli derecede fayda sağlayacaktır" diye konuştu. Ekonomik tahmin ve analizlerin ekseriyetle zengin ülkelere odaklanması sorununa atıfta bulunan Singh, gelişmekte olan dünyanın ciddi ekonomik sorunlarının giderek daha fazla yok sayıldığından yakındı.
Uzman, Hindistan'ın kağıt üzerindeki yüksek büyüme rakamlarına ragmen, ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğunun ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunun altını çizdi. Hint hükümeti kısa süre önce, ülkedeki 800 milyonu aşkın kişiye ücretsiz tahıl aktaracaklarını açıklamış bulunuyor. Singh, "Eğer gelecek bu kadar aydınlık olsaydı, Sayın Modi'nin gelecek beş yıl için ülkenin üçte ikisine ücretsiz gıda vaat etmesini izliyor olmazdık" diye konuştu.
Kritik ülkelerde seçimler
Hindistan, 2024 yılında kritik seçimlerin gerçekleşeceği ülkelerden biri. Gelecek yıl dünya çapında 4 milyarı aşkın seçmen, sandığa gidecek. Türkiye, Pakistan, Brezilya, Endonezya, Meksika, Bangladeş ve muhtemelen Birleşik Krallık'ta da seçimler düzenlenecek.
Tüm bu ülkeler ekonomik açıdan önem teşkil etse de, 2024 ABD Başkanlık Seçimleri'nin, ekonomi açısından en önemli seçim olduğunu dile getirmekte fayda var. Anketlerde eski başkan Donald Trump, görevdeki Başkan Joe Biden'ın önünde ve Trump'ın gelecek Kasım ayında seçilmesi, dört yıllık aranın ardından tarihi bir ikinci dönemin başlangıcı olacak.
Görevde olduğu sürede Çin ile ticaret savaşı arayışına giren Trump'ın yeniden Beyaz Saray'a taşınmasının küresel ekonomi açısından ne anlama geleceği belirsizliğini koruyor.
William Reinsch, "Trump'ın seçim zaferi devasa bir şok olur. Çünkü kendisi şimdiden dünyadaki herkesi kapsayan tarifeler ve dünyayı sarsması muhtemel şeylerden bahsediyor. Bu gerçekleştiğinde dünyanın geri kalanının tepki vermesi, belki de aşırı tepki vermesini beklemek hiç de gerçek dışı değil" değerlendirmesinde bulundu. Trump, seçimi kazanırsa, 2025 yılının başında göreve başlayacak.
Ekonomiyi etkileyecek çok sayıda etken var
2024 yılında dünya ekonomisini etkileme potansiyeline sahip birçok faktör ve yaşanması muhtemel gelişme mevcut. Birçok sektörde yeşil enerjiye geçiş ve yapay zekanın hızlı bir biçimde gelişmesi, iş dünyasında yapılacak tartışmalarda merkezi rol oynayacak.
Ancak pandemi ve Ukrayna'daki savaş, bizlere asıl belirleyici olan etmenlerin öngörülemeyeceğini gösterdi. Hiç beklenmeyen, tahmin edilmeyen olaylar, dünyanın yönünü değiştirdi.
Reinsch da aynı görüşte:
"Beni daha fazla endişelendiren şey, kara kuğu gibi olaylar. Öngörülemeyen ama mahvedici sonuçlara yol açabilen olaylar."